Başlarken “Bilişim Sektörü” diye bir kavram yoktu Türkiye’de. Bu tür işlerle uğraşanlara “Bilgisayarcı” denirdi; çorapçı, kazakçı, börekçi, sucu gibi dilimizin isimden isim türetme eki olan “cı” takısının teknolojinin arkasına eklenmesiyle bir meslek grubu oluşturulmuştu. Kalite, sektöre emek veren kişi ve kuruluşların üstün eforlarıyla yükseldi ve aldığımız eğitimim hakkını verebilecek bir sektör doğdu: “ Türkiye Bilişim Sektörü” ve yeni jenerasyon, bu teknolojinin en ince ayrıntısıyla kullanılıp yönetildiği, üretildiği ve geliştirildiği bir zeminde hünerlerini gösterebilecekler artık. Bu platform oluşturulurken çok çetin yollardan geçilerek hedeflere ulsşıldı diyebiliriz.
Başlangıç yıllarında firmaların sayısı bir çığ gibi artıyordu. Firma sahipleri ile çalışanların yaşları birbirine çok yakın olması ve sektörün henüz oturmuş bir altyapısı ve geçmişinin olmamayışı, çalışan kesimin patron olabilme arzusunu tetikliyordu.. En küçük bir harekette , çalıştığı şirketten ayrılıp kendine şirket açma eylemi çok fazla sayıda gerçekleşiyordu. Ben de bu seyirde aynı yolu seçmiş, çok büyük bir kuruluşta programcı olarak çalışırken, müdürüm bana kendi tekliflerini yazdırıp, müşterilere beni kurye olarak teklifleri götürmemi istediği için sinirlenmiş, teknik servisten samimi bir arkadaşımın da kafasını çelerek şirket kurmuştum. Daha yaş yirmibir ve elimde artık bir çek koçanım vardı. Hayatımda çek yazmışlığım yok elbette ki o saate kadar. Süper bir duyguydu ama, özgüven patlaması yaşıyordum gittiğim her yerde. Çek koçanı elimde veya gömleğimin cebinde görünsün diye yarısı dışarda çok gezmişimdir desinler diye.. Neyse çeklerin birin yazıyor mal aldığım yere veriyor, diğerini yazıyor yemek yediğimiz lokantaya veriyordum. O çekleri yazarken aldığım hazzı, bir süre sonra karşılıksız oldukları için merkez bankasının uyarısından korktuğum duygu ile aynı şiddette olduğunu söyleyebilirim.. Çekleri yazdık yazdık, sıra ödemeye gelince nasıl yani, patır patır bankada çeklerimin arkası yazılıyor, çekin arkasının yazılmasının ne sakıncası olabilir ki diyebilecek kadar bilinçsiz olduğum o günlerde, onaltı adet çekim yazılmıştı. Banka beni çağırdı tabi, kızım sen herhalde sakız alırken de çek yazıyorsun, bu ne hal, okul defteriyle karıştırdın herhalde.. şimdi sana on gün süre bu çeklerin hepsini ya ödersin , ya hapse girersin dedi… Dizlerimin bağı çözüldüğü andı o an… O çekleri öderken, hayatımda ilk defa abimden oturaklı bir tokat dahi yemiştim..
Bunları anlatmamın sebebi, artık sektörümüz bilinçlendi, çok kişi birbirini tanıyor sektör içerisinde ve bir dostluk zinciri ile bağlılık bile var. Sektörümüzü oluşturan kişiler, şimdi duayenler olarak bu sektörün kalitesini arttıracak bir takım dernekler , örgütler ve eylemler yapmaktadır.. Nacizhane sektörde yirmi yılını tamamlamış bir mühendis olarak ben de ;sektörümü destekleyici her tür hareketin ve olgunun içerisinde yer almak arzusundayım. Yapılan bu dernekleşme, hem iş kalitemizi arttıracak, haksız rekabeti ortadan kaldıracak bir dizi eylem planınna sahiptir. Bilerek ödeme sorunu yaşatacak birtakım kötü niyetli çakal kişilerin eylemlerini gerçekleştiremeyecekleri bir olgu oluşacak, böylelikle kimsenin hakkıyla kazancının batak kişilerin eline geçmesi önlenecektir.
Sevgiyle kalın.
Pınar Kabil
www.erete.com.tr
pinar.kabil@erete.com.tr