Aşağıdaki yazı, bundan yıllar sonra belki de bugün yaptıklarından pişman olabilecek gençlere atfen kaleme alınmıştır. Yazıda geçen birçok düşünce ve uyarı herhangi bir bilimsel kaygı olmadan, sadece şahsıma aittir. Çok uluslu bilişim şirketlerinin çıkarlarına dokunacak ve belki de hukuki sorunlar doğuracak fikirlerimi gençlerin dikkatle okumasını ve Bilişim Çağı yutturtmalarına dikkatle yaklaşmasını dilerim. Ayrıca yazıda gençler için gerçek anlamda Bilişim Çağı gereklerine de değinilmeye çalışılmıştır.
3G veya 3N’i boş verin; siz cep telefonunu az kullanın, kanser riskini arttırmayın!
Temmuz sonu itibarı ile Türkiye’de düğün dernek başlayacak 3G (3N) yutturmalarına kanmayın. Boş verin; siz hiç meraklanmayın, cep telefonu az kullanın, kanser riskine dikkat edin. Bugünkü sağlık bakanımız bıçak sırtı sigara yasağı konusunda, Çernobil faciasından sonra “Bakın ben de çay içiyorum hiçbir şey olmuyor,” diyecek kadar etik dışı söylemler içinde olan seleflerine göre tarihe geçecek kararlılık göstermiştir. Kendisini saygı ile alkışlıyor ve cep telefonları konusunda da benzer duyarlılık göstermesini bekliyoruz.
Amerika kıtasında sigaranın zararlarının 40 sene saklanmış olduğunu öğrendiğimizde hepimiz şaşırmıştık. Evet, belki bugünkü teknoloji ve etik kuramlar ile GSM şebekelerinin zararları pek söz edilemiyor. Şunu bilmelisiniz; ne kadar aksi söylense de, tüm elektro manyetik dalga ışınımları vücudunuzun moleküler hücre yapısını değiştirir ve kanser riskini arttırır. Cep telefonlarını sadece birkaç on saniye kullanın, öyle yaya yaya rahat konuşmayın. Yatarken yatak ucunda tutmayın, hatta evde iken tamamen kapatın. Bir elektro manyetik önleyici Faraday kafes etkisi yarattığından, cep telefonunun iletişim kurabilmesi için gücünün otomatik olarak yükselteceği otomobil içinde cep telefonu kullanmayın. Özellikle çocukların ve gençlerin (onların kanser etkisini görebilecekleri daha çok yaşanacak yılları var) cep telefonu kullanımını sınırlandırın. http://www.nedendir.com/blog/genel/elektromanyetik-radyasyon.html
Wifi, Wi-Max veya Bluetooth Telsiz hiçbir şey kullanmayın, kanser riskine dikkat!
Tüm elektromanyetik yayılımlar kanser riski doğurur. Sizlere “Zaten her yerde televizyon, radyo..vs birçok yayın var!” diyecekler. İnanmayın! Kanser riski elektromanyetik yayılım yapan cihazın (verici halindeki radyo dalgası telsiz yayılımı) size yakınlığı ile orantılıdır. Yani kulağınıza götürdüğünüz bir cep telefonunun 5.000 Watt yayın yapan ama belki de 10 km uzaktaki bir televizyon vericisi ile karşılaştırılması ve “sorunsuz” bulunması yutturmacadır. Bu sebeple evinizde, yatak odanızda WiFi, WiMax, telsiz telefon dâhil hiçbir yayın cihazı bulundurmayın. Bluetooth kulaklık ile sürekli takıp dolaşmayın. Kanser etkisi telsiz cihazının beyninize ve diğer organlarınıza yakınlığı ve maruz kaldığınız süre ile de orantılıdır. Bu sebeple gençlerin ve çocukların riski daha fazladır. Bugün 50-55 yaşındakiler, şu ana kadar maksimum 15-20 sene bu yayılımı aldılar ve belki de 80 yaşına kadar yaşadıklarında vücutlarında kansere yakalanacak kadar radyasyona maruz kalmış ve bozulmuş moleküller pek oluşmayacak ama bugün 2-3 yaşından beri radyasyona maruz kalan günümüz çocukları için ben korkuyorum. Bundan 40 sene sonra “Evet biz bunu biliyorduk ama sakladık,” dediklerinde “vah, vah..” çekmekten başka yapabilecek hiç bir şey kalmaz.
Beethoven kadar yetenekli misiniz?
Beethoven’in sağır iken beste yapabilmesi herkesi şaşırtmıştır, hâlbuki müzisyenler için sesleri, notaları hatta tüm orkestrayı kafalarında gerçek tınıları ile canlandırabilmeleri çok doğaldır. Ancak sizin kulaklarınız ve beyniniz beklide bir Beethoven kadar yetenekli yaratılmamış olabilir. Yaşlılığınızda sağır olmanız sizi üzebilir. Bugün herhangi bir kulaklıkla ve yüksek sesle, herhangi bir MP3 oynatıcıdan, pod’lardan, radyodan..vs çalışırken, yatarken, koşarken, seyahat ederken, yolda yürürken müzik dinleyen gençleri görüyor ve üzülüyorum. Bu gençlerin yaşlılıklarında da kulaklık takacaklarını ancak bunu bir zorunluluk sonucu, insanları duyabilmek için yapmak zorunda kalacaklarını ve beklide sağır olacağını düşünüyorum. İnsan kulağının ses dalgalarının basınç ve çevresel etkileri ile uyumlu bir formu vardır, siz kulaklığı takıp sesi de sonuna kadar açtığınızda bir zaman sonra çınlamalar, ses kayıpları hatta geçici sağırlıklar yaşamaya başlarsınız. Benzeri sağlık sinyallerine dikkat etmenizi dilerim.
Bilgisayar kullanımını sınırlandırın, “Yeşil” ve markalı ürünleri tercih edin
Kore ve uzak doğuda evinden hiç çıkmadan yaşayan gençler gibi olmayın. Bilgisayarı gerçek ihtiyaçlarınız için özellikle eğitim ve araştırma amaçlı kullanın. Anlamsız Chat odaları veya forumlar yerine Wiki veya Google ile zaman geçirin. Günümüzde yüksek okul mezunu olmanın bile meslek sahibi olmak anlamına gelmediğinin bilincinde olun. Kendiniz lise eğitiminden itibaren yetiştirin, meslek sahibi olmak için yüzlerce, binlerce imkânı internet üzerinde bulabilirsiniz. Ancak şunu bilin ki bilgisayar da elektromanyetik yayılım yapar. Bu sebeple en azından geceleri Torrent sitelerine erişmeyi bırakıp bilgisayarınızı kapatın.
Bildiğiniz gibi 30 Mayıs tarihinden itibaren elektrikli ve elektronik eşyalarda bazı zararlı maddelerin kullanımının sınırlandırılması (RoHS, kurşunsuz üretim) yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Bilişim sektöründe özellikle Çin’den yapılan ithalatlarda bazı ürünlerin bu yönetmeliğe uymadığını görmekteyiz. Bu sebeple özellikle “Yeşil” ürünleri, üzerinde RoHS damgası bulunan ürünleri tercih edin.
Türkiye’ye has övündüğümüz bilişim markaları bulunmaktadır. Bunlardan ayrı olarak Çin’de üretilen ve hiçbir standarda uymayan, elektriksel özellikleri ve güvenlik kriterleri çok kötü Türkiye’de markalanmış ucuz ürünleri tercih etmeyin. Bunlar hem RoHs ve EMI açısından hem de diğer elektriksel özelliklerinden dolayı güvenli olmayabilir. “Ama dedelerimizin kullandığı her donanım kurşun veya bakırdı?” palavralarına kanmayın, dedelerimizin hücreleri bu kadar yoğun radyo dalgası ışınımına maruz kalmıyorlardı.Televizyonunuz da dâhil tüm elektrik ve elektronik cihazlarını kullanmadığınız zaman stand-by değil kapalı tutun. Enerji üretmek için doğayı kirlettiğimizi hiç unutmayın.
İngilizce, Almanca, Fransızca hangisini öğrenmeliyim?
Bu da, çağımızın ÖSS aldatmacasından sonraki en büyük palavrasıdır. Siz Türkçeyi öğrenin. En önemli dil kendi dilinizdir. Gençlerin fare yerine klavyeyi daha çok kullanabildiği günleri görmek isterdim. Klavye kullanmak üretmektir; tıklamak ise tüketmek.
Almanca, Fransızca, Rusça veya Çince hepsi boştur. Bence artık yabancı dil bilmek diye bir konu kalmadı. Dünya’da sadece iki dil var. Birincisi anadiliniz ve diğeri İngilizce. Bilişim çağında diğer dilleri “öğreniyorum” diye çabalamak anlamsızdır. “Çok büyük Alman şirketlerinde çalışırsın,” önermesi tam anlamıyla palavradır. Bu şirketlerde çalışan insanlar aynı zamanda İngilizce de bilirler. Uluslar arası hukuk..vs. Siz sadece Fransızca yazılmış herhangi bir uluslar arası anlaşma biliyor musunuz? İngilizceyi internet üzerinden öğrenebilirsiniz. Yeter ki gayret edin ve çalışın. Öğrenmeyi şiar edinin.
İnternette E-Posta ve benzeri iletişimlerinizde özgün bir form geliştirin
İnternet üzerindeki tüm yazışmalarınızda kendinize özgü bir form geliştirin. Hiçbir zaman hiçbir ortamda anlamsız avatar veya nick name kullanmayın. İnternet üzerinde kendi imzanızla hiçbir anlamsız resim, bilgi sözcük bırakmayın, yarın bunlar dönüp sizi bulacaktır. İnternet üzerinde düzgün Türkçe ve doğru imla kuralları ile yazışın. Mutlaka mektuplaşma kurallarına uyun. İnternetin gevezelik edilen, ufak tefek çatışmaların yaşandığı, boş lafların, düşüncelerin bol keseden konuşulduğu bir ortam olduğunu sanmayın. FaceBook’a yüklediğiniz her içeriğin bile yarın bir başka ortamda önünüze geleceğini bilin. IP adresleri ve MAC Adresleri (Ethernet kartının fiziksel adresi) ile Dünya’nın neresinde olursa olsun kim olduğunuzun bulunabileceğini bilin. İnternet farklı bir yaşam biçimidir, aynen gerçek hayattaki gibi orada da bir benliğiniz vardır. Yüksek okul mezunu gençlerin yazışmalarda cümle kuramamaları, bazen isim soyadı bile belirtmeden mesaj göndermeleri gerçekten üzücüdür.
Bilgisayarın başına oturduğunuz Dünya’nın sizin etrafınızda döndüğü sanısına kapılmayın. Yazışmalarınızda önünüzdeki tuşlar ile sadece bilgisayarla konuştuğunuzu sanmayın. Bu mesajı okuyacak karşınızdaki bir insandır. Üstelik mimiklerinizi, yüzünüzdeki anlamı göremeyeceğinizden sizi anlaması da daha zordur. Öncelikle alçak gönüllü olun, hiçbir şekilde kendinizi abartmayın, mesaj gönderdiğiniz insanın okuyabileceği uzunlukta açık seçik ve net anlatın. İnternette hikâye anlatmanız belki sizi mutlu eder ama gerçekte mesajınızın değerinizi düşürür. Kesinlikle nazik olun ve karşınızdakini küçümsemeyin. Hakaret etmeyin; bir insanın yüzüne doğrudan söyleyemeyeceğiniz hiç bir şeyi yazmayın.
İnternet erişimi vazgeçilmezdir, mutlaka e-posta kapasitenizin yüksek olmasını (her mesaj için en az 10MB) sağlayın. E-Posta adreslerinizi sık sık değiştirmeyin ve mutlaka tüm e-postalarınıza bakın. Eğer her gün veya en azından iki günde bir bakamayacağınız adres varsa bunu mutlaka kapatın. Bazen iş ilanlarımıza bir hafta sonra cevap veren gençleri görüyor ve üzülüyorum.
İnternet ortamında güven ve itibar; Sosyal Ağlar
ahmet.saki@hotmail.com gibi isim ve soyadınızla açık ve net e-posta adreslerinden internet ortamına erişerek öncelikle insanlar üzerinde güven yaratın. İnternet ortamlarında güven ve itibarı biriktirin. Yarın bunlar size lazım olacaktır. Eğer mesleğinizi seçmeye yakınsanız mümkün olduğunca çabuk yaratıcı Alan Adı (Domain Name) bulun ve satın alın. Örneğin www.anneyiz.biz sizce de çok yaratıcı değil mi? Hiç olmadı; www.ahmet-saki.com gibi isminiz ve soyadınız ile alan adı satın alın.
Web 2.0 ile internetin artık konservatif kapalı bir kutu olmaktan kurtulduğuna dikkat edin. Bu akım ile daha da yaygınlaşacak sosyal ağların iletişim ve etkileşimi üst düzeye çıkarmasını, inanılmaz bir potansiyel güç teşkil etmesini göz önüne alın. Gelecekte içinde bulunabileceğiniz etkili kurumsal iletişim için sosyal ağların kullanımı ve halkla ilişkilerin yaşadığı değişim sürecini izleyin. Sosyal Ağlarda özgün bir mevki edinmeye çalışın. Bilgi ve becerilerinizi dogmatik fikirlerden arındırarak paylaşın. İnsanlara yol gösterin ve karşılıksız yardımcı olun. Unutmayın teknoloji kendimizden yarattığımız bir doğadır.
“Bilmiyorum” kelimesini unutun
Çalıştırdığım elemanlara ilk öğrettiğim kuraldır. Onlara “Ben size ameliyat yapacaksınız bile desem, cevap olarak bana –bilmiyorum- diyemezsiniz,” şeklinde öğütler veririm. Çağımızda “bilmiyorum” demek bence “Evet ben aptalım, öğrenemem” demek gibi bir cevap. En azından “öğrenmeye çalışırım” cevabını seçin. Günümüzde neyi kimin ve ne kadar bildiğini hayal bile edemezsiniz.
Öğrenmeyi öğrenin. Bilişim çağında mutlak bilginin değeri gittikçe düşmekte, ihtisaslaşmış insanların derin bilgi ve tecrübesi bunun yerini almaktadır. Önemli olan mesleğinizde kazandığınız gerçek bilgi ve tecrübedir. “Yüksek okul mezunları iş bulamıyor,” gerçek bir yutturmacadır. Doğrusu “Biz o kadar çok yüksek okul açıyoruz ki, seviyeyi tutturamıyoruz. Buradan mezun olanlar iş bulamıyorlar,” olmasın? Bu sektörde birçok iş sahibi işletmeci dostum ve arkadaşım var, hemen hepsi bir şekilde eleman bulmanın zorluğundan bahsetmişlerdir ve halen sürekli benden “iyi eleman” talep ederler. Nasıl oluyor?
Kendinizi yetiştirmeniz esastır. Donanım ve yazılım için http://www.darkhardware.com veya http://www.hardwaremania.com/ internet sitelerini http://www.chip.com.tr/ gibi bilişim dergilerini takip edin. Dünyanın en iyi mühendislik üniversitelerinden Berkley’in 2000 yılından beri tüm gerçek derslerinin videolarına koşulsuz erişilebildiğine inanabiliyor musunuz? Şahsıma ve çalıştığım STK’lara ait internet sitelerinde bile 53.000 sayfa bilgi, 350-400 eğitim videosu, sesli/videolu ders sunumları, simülatörler… vs var. En önemlisi ve bence aslında acıklısı bundan 2 yıl önce günde 12.000 kişinin ziyaret ettiği eğitim sitelerimize bugün artık sadece günde 8.000 kişi giriyor.
Okuyun! Kitap okuyun, okuyan insan konuşmasını öğrenir, okuyan insan yazmasını öğrenir, üretmesini öğrenir. En önemlisi okuyan insan düşünmesini öğrenir. Dogmatik düşüncelere karşın analitik düşünme; çağımızın en önemli çelişkisi.
Fikirler, Dogmalar veya Analitik Düşünme
Çok değil 10 sene önce maddenin sadece üç hali olduğundan bahsedilirdi. Katı-Sıvı ve Gaz. Bugün artık dördüncü halini; plazmayı ilköğretimde öğretiyoruz. Güneş sisteminde kaç gezegen olduğunu bile artık tekrardan tartışıyoruz. Plüton’un diğer dört kardeşinin olduğunu görüyoruz ve bunlara Cüce Gezegen diyoruz. Benzer şekilde maddenin bölünmeyen en küçük parçacığı olarak bildiğimiz Atom’un şimdi Atom Altı Parçacıklardan bahsediyoruz. Galaksimizde 200 milyar yıldız ve ona bağlı gezegen sistemi var ve evrende yine benzer şekilde 200 milyar galaksi var; şimdilik bu kadarını biliyoruz. Kimse bana ışık hızından daha hızlı hareket edilemeyeceğini veya evrende yalnız olduğumuzu..vs benzer fikirleri savunmasın. Bunlara inanmak yerine ben, şimdilik kabul etmeyi tercih ediyorum.
Bu kadar yoğun bilimsel araştırmaların yapıldığı, bilgin değerinin yüksek olduğu bilişim çağında bizim gençlerimizin çok basit ama sabit fikirlere ne kadar çabuk kapıldığını görerek üzülüyorum. Özellikle internet ortamında sanki Dünyada kendilerinden başka biri yok veya kendi fikirlerinden farklı olan tüm düşünceler hep yanlış olarak algılıyorlar. Bilişim çağının gerekleri televizyon ve internet gibi analitik düşünmeden, tartışılmadan, fikri zorlamadan bilgi elde etmeye yarayan teknoloji ürünlerin kitap okumanın yerini almasını engelleyin. Gençlerin internetin bulunmaz bir hazine olabileceği gibi bazen bir bilgi çöplüğü olduğunu da sezinlemelerini dilerim. Kitaplar ise kimin yazdığı belli, farklı görüşler içerse de belirli bir disiplin ile çok daha emek verilerek yazılmış çok daha değerli bilgi kaynaklarıdır.
İnternet ortamında Nick Name yazılmış hiçbir makaleye veya mesaja doğrudan inanmayın. Gezinirken mutlaka konusunda uzman kişilerin, profesyonel şirketlerin, üniversitelerin, diğer eğitim kurumlarının verdiği bilgileri dikkate alın. Bu bilgilere yorum yapılmışsa, adı sanı belli olmayan mesajlar eklenmişse, “katkı” yapıyorum diye bütünlüğü bozabilecek öznel mesaj eklenmişse bunları dikkat almayın. Bunlar içinde boğulmayın.
Çağımız etik anlayışı, din ve inanç gibi konularda kişilerin ileri sürdüğü bu görüşlerin doğal olarak sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul etmesi durumunda buna saygı göstermeyi gerektiriyor. Hoşgörüsüz toplumlarda geçlerin yaratıcı, yenilikçi ve analitik düşünen bireyler olmasını beklemek hayalcilik olur. Hiçbir dogmatik fikri internet ortamında tartışmayın. Siz özellikle kendi geleceğiniz için size katkı yapacak sizi analitik düşünceye sevk edecek tartışmalar, katılımlar ve ortamlar içinde bulunun.
Anne babaların da bilişim çağı gereklerini yerine getirmelerini dilerim; okumalılar! Çabuk elde edilen değerli, değersiz, yanlış, eksik bu bilgi bombardımanına tutulmuş gençlerin psikolojilerini anlayabilmek için okumalılar ve onları dinlemeliler. Geçmişte bizim anne babalarımızdan çok daha öte onlara yakın durmalılar.
Teknolojiye gereksiz yatırım yapmayın
28 senedir bu sektörde aslında genellikle “satıcı” rolünde gözükmeme rağmen insanlara “Hayır bunu satın almayın, bu kadar para harcamayın,” demekten dilimde tüy bitti. Hep aynı örneği vermişimdir; bundan 10 sene önce 4.3GB bir hard diskin MB (Mega Byte) başına fiyatı 9 centti. Bugün bundan 232 kez büyük bir Tera Byte hard diskin MB başına fiyatı 180 kez daha azdır. Herkes size 18 ayda bir, yongadaki yarı iletken bileşenlerin sayısının 2 katına çıkacağını öngören şanlı Moore Kanunundan bahseder. İşte bu da benim kanunum; bilişim sektöründe 18 ayda bir teknolojik ürünlerin fiyatı yarıya iner. Siz sadece o gün ihtiyacınız olan kapasitede ve performansta teknolojik ürünler satın alın; paranızı sokağa atmayın, nasıl olsa belki de sadece bir sene sonra yarı fiyatına hem daha hızlısını hem de yenisini alabilirsiniz.
BKM’yi inanmayın, siz herkese banka şifrenizi verin! (Güvenlik)
Bu yazıyı okuyan gençlerimizin yüzeysel BKM reklamlarına nasıl güldüklerini biliyorum. Gençlerimizden hiçbiri bunu yapacak kadar aptal değildir. Güvenli konusu bu değildir, gençlere hitap etmeyen “güvenlikten” değil, ben size biraz gerçek Bilişim Güvenliğinden bahsedeceğim.
Merak etmeyin size virüslerden, kurtçuklardan, Truva atlarından veya arka kapılardan bahsedemem. Bu konuda ihtisas sahibi değilim. Öncelikle Bilişim Güvenliğinin ne olduğunu daha iyi kavrayabilmek için bunların hepsini bu dokümandan öğrenin. ( https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/75325 )
Benim önerilerim daha güncel ve basit. Öncelikle DEL tuşuna basarak bir şeyleri gerçekten sildiğinizi ummayın. Çöp kutusunu boşaltsanız bile birçok bilgi istendiğinde geri kazanılabilir. Bilişim çağında istenmeden elde ettiğimiz spam mesajların siz silseniz bile bazen bilgisayarınızda kalabileceğini bilin. İşletim sistemleri ve hard diskler bilgileri kayıt ederken ve silerken kullandıkları mekanizmalara tüm eski veri byte’larının tek tek sıfırlanması anlamında değildir. Bunu gerçekten böyle yapan, yani her bir hücreyi sıfır veya boşlukla doldurarak gerçekten silen (kazımak da denilebilir) özel programlar vardır. En olmadı; siz sık sık olmasa da arada bir hard diskinizde defragmantasyon (yeniden biçimlendirme) yapın. Bu işlem hard diskinizde rastgele silinen dosyaların oluşturduğu bütünlüğü tamamlayacak (tabii ki atık dosyaları da bir miktar silecek) ve sizi hızlandıracaktır.
e-Postaların birçoğu resimleri mesaj ile birlikte göndermemekte, mesaj açılınca bir sunucudan resimlerin yüklenmesi seçeneğini içermektedir. Kurumlarda, sunucu üzerinden erişilen internet ortamlarında, spam e-postaların bile sistem odanızdan sizin anlamsız sitelere girdiğiniz şeklinde bir izlenim yaratabileceğini bilin ve sistemden sorumlu yöneticileri siz uyarın. Spam mesajların size kadar gelmemesini sağlamak onların sorumluluğundadır.
STK’ların tüm karşı çıkmalarına rağmen internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkındaki çıkan 5651 ( http://bt-stk.org.tr/k5651.html ) nolu kanunu mutlaka dikkatle okuyun. “Ben amatör bir kullanıcıyım, beni ne ilgilendirir,” demeyin. Örneğin bir blog siteniz var ve bir blogcu olarak internette içerik üretiyorsanız bu sizi kanunda bahsedilen şekilde içerik sağlayıcı yapar ve kimliğinizi gizleyemezseniz, gizlerseniz 2.000.- TL’den den 10.000.- TL’ye kadar para cezasına çarptırılabilirsiniz. Madde açık “İçerik, yer ve erişim sağlayıcıları, yönetmelikle belirlenen esas ve usuller çerçevesinde tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait İnternet ortamında kullanıcıların ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak bulundurmakla yükümlüdür.”
Yine 5651 nolu yasaya göre şirketler kullanıcılarının yasaklı sitelere girmesini engelleyecek tedbirleri alması gerekiyor. Meali şudur; küçücük işletmenize bir misafir geldi, Wireless erişimi sağladınız öğünerek, makinesini açtı ve yasaklı bir siteden kendisine spam bir mesaj geldi. Eğer siz kendi iç ağınızda (Wireless erişimini siz sağladınız; unutmayın) her bilgisayarın MAC adresi ile hangi tarih-saat aralığında hangi IP adresine sahip olduğu bilgisini tutmaz iseniz, polis Baykal’ın şoförüne gösterdiği toleransı size göstermeyebilir. 5651 numaralı yasayı ve eleştirileri okuyun.
P2P, Peer-to-peer iletişime dikkat edin. Aslında bilgisayarları savunması kılan en kötü durum P2P yazılımlardır. Gençlerin bunun bilince olduklarına eminim. İnternet üzerinde %100 güvenlikten bahsetmek gerçekten zordur. Ancak bir yandan da tehlikelerin büyük bir çoğunluğunu bertaraf etmek de bir o kadar kolaydır. Bilişim Çağında gençlerin banka şifreleri girerken neden tuş takımını kullanmamaları gerektiğini, herhangi bir siteyi gezerken aktiveX süreçlerini, internet üzerinden gördüğü her dosyayı yüklememeleri gerektiğini bildiklerine eminim.
Veri korunması ve kişisel bilgilerin gizliliği yanında sizlere telif haklarının korunmasından da bir miktar bahsetmek istiyorum. Her beğeniniz fotoğrafı kendi sitenize almayın. Telif hakkı üzerine odaklanmış ve bunu bir gelir kapısı olarak gören çeşitli “hukuk” büroları şahsen beni bile her sene en az 2-3 kez savcılığa taşımaktadır. Telif hakkı olabilecek her fotoğrafı kendi bilgisayarınızda tekrar işleyin ve fotoğraf içeriği içine gömülen bilgileri mutlaka gözden geçirin. Nasıl mı yapacaksınız? “Bilmiyorum” diyorsanız tüm okuduklarınızı unutun.
One Comment